#

Başkan Çetin Akın’dan ‘7 Eylül’ Mesajı

Turgutlu Belediye Başkanı Çetin Akın, 7 Eylül Turgutlu’nun Kurtuluşunun 98. yıl dönümünü yayınladığı mesajla kutladı.

Başkan Çetin Akın Kurtuluş Mücadelesinde Turgutlular’ın gösterdikleri cesaret örneği sayesinde Turgutlu’nun düşman işgalinden kurtulduğunu belirtti. Başkan Akın mesajında şu ifadelere yer verdi:

“Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Mondros Mütarekesi, Anadolu’nun birçok bölgesinin işgalinin de kapısını açmıştı. Buna göre 15 Mayıs 1919’da gözbebeğimiz İzmir, Yunan Ordusu tarafından işgal edildi. İzmir’in işgalinin tam iki hafta sonrasında, 29 Mayıs 1919’da ise, şehrimiz Turgutlu için varoluşumuzun en acılı, en sıkıntılı günleri başladı. İzmir’le başlayan Yunan işgali, bu tarihten itibaren Turgutlu’yu da içine almıştı.

Sözde asayişi ve güvenliği sağlamak bahanesiyle gerçekleştirilen bu işgaller, kısa zaman içerisinde hayalî gerekçeler, dayanaksız bahaneler üretilerek katliamlara varan eziyetlere, işkencelere, tecavüzlere evrildi. 1919’un ağustos ayına gelindiğinde Turgutlu’da neredeyse her evden bir kişi işkenceye maruz kalmış; darp edilmişti.

Anadolu’nun batısında bu sıkıntılar yaşanırken İzmir’in işgalinin hemen sonrasında, 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’da, milletimizin kendi varlığını Mustafa Kemal Paşa önderliğinde yeniden yüceltecek, yeniden bağımsızlığa ulaşacak mücadelesi başlıyordu. Anadolu, kısa zamanda onun önderliğinde bir araya geliyor; düşmana karşı milletimiz, topyekûn mücadele etme kararlılığında, bağımsızlık meşalesini taşıma iradesinde birleşiyordu. Samsun’da başlayan bu mücadele, Erzurum ve Sivas’ta milletimizin iradesinin tam olarak ortaya konmasıyla devam etti. Millî iradenin kongrelerde aldığı kararlar, millî egemenlik ve bağımsızlık yolundaki ilk ve en önemli mesajları içeriyordu.

Yunan ordusu işgal bölgesini genişletme çabalarını sürdürürken Anadolu örgütlenmesi tamamlanmış ve Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın milletine olan güveni ve kararlılığı da meyvelerini vermeye başlamıştı. 26 Ağustos 1922’de başlayan Türk Ordusu’nun Büyük Taarruz’u 30 Ağustos’a gelindiğinde Yunan kuvvetlerinin tam anlamıyla hezimete uğrayıp dağılmasıyla sonuçlandı. Kocatepe sırtlarından başlayan harekât, Başkomutan’ın dâhice planı sonucunda Yunan ordusunu çok kısa bir sürede, bir daha ayağa kalkamayacak duruma getirmişti ve artık ilk hedef Akdeniz’di; hedef İzmir’di.

Türk Ordusu tarafından Batı Anadolu’daki yerleşim yerleri teker teker düşman işgalinden kurtarılıyor; bir taraftan da tüm dünyaya tam bağımsızlık dersi veriliyordu. Ancak bozgun durumundaki Yunan birlikleri Anadolu’dan çekilmek zorunda kalmaları durumunda uygulamak amacıyla planladıkları üzere, bölgedeki tüm yerleşim yerlerini ateşe veriyorlardı. Amaç, kendilerine yâr olmayan bölge ve buradaki insanları yok etmekti. Turgutlu da yakılıp yıkılan, en büyük katliamlardan birisinin yaşandığı bir şehir oldu.

4 Eylül 1922 Pazartesi akşamı başlayan Turgutlu yangını iki günden fazla sürdü. Kızılhaç’ın raporuna göre yangın sonrasına şehirdeki 6328 binadan yalnızca 201 tanesi kalmıştı. Binlerce Turgutlulu sivil şehit olmuş; kadın ve kızlara tecavüz edilmiş; tüm varları, yokları gasp edilmişti. Bu süreçte sadece evler, dükkânlar değil; devlet daireleri, ibadethaneler gibi kamusal mekânlar da küle döndürülmüştü.

İşte böyle bir ortamda iken 7 Eylül, Turgutlu’da hayatın yeniden başlayacağı tarih oldu. Yangından ve işkenceden, tecavüzden kurtulmak için ovaya ya da dağlara sığınan Turgutlulular, Türk Ordusu’nun gelişiyle birlikte evlerine geri döndüler ancak döndüklerinde karşılaştıkları yalnızca kül yığınıydı. Buna rağmen, “olsun” diyorlardı; “evlerimiz olmasa ne olur, vatan kurtuldu ya!”

Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk komutasındaki Türk Ordusu, 9 Eylül’de hedefine ulaşmış; artık güzel İzmir de düşmandan temizlenmişti. Artık yapılması gereken, memleketi yeniden ayağa kaldırmak; Türkiye Cumhuriyeti’ni “muasır medeniyetler seviyesine” ulaştırmaktı. Turgutlu, düşman işgalinden kurtuluş ve yangınla yok oluşunun ardından tam anlamıyla küllerinden yeniden doğdu. Milletimizin kendisini yeniden bağımsızlığına kavuşturan azim ve kararlılığı, çalışkanlıkla birleşerek güzelim Kasabamızı çok kısa bir zamanda yeniden ülkemizin en önemli merkezlerinden birisi haline getirdi. Turgutlu, nâm-ı diğer Kasaba, bugün 160.000’in üzerindeki nüfusu, tarımı, sanayisi ve ticarî yaşamıyla yeniden bölgemizin gözbebeği ise bu avantajları, bu güzellikleri, hiç şüphesiz, millî mücadele günlerinde bir an bile düşünmeden kendilerini cepheye atan, ölümden, şehit olmaktan hiçbir şekilde geri durmayan büyüklerimize borçluyuz.

Sözlerimi Cumhuriyet’in onuncu yılında Turgutluluların sloganlaştırdığı bir cümleyle bitirmek istiyorum: “Müdafaa-i Hukuk, kurtuluş uğrunda ordulaşan milletin kendisidir. İnandılar; dövüştüler; öldüler. Bıraktıkları emanetin nöbetçisiyiz.” Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizin aziz hatıraları önünde bir kez daha saygı ve minnetle eğiliyorum. Ruhları şad olsun.”