Turgutlu (eski adı: Kasaba Osmanlıca: قصبه / Yunanca: Κασαμπά ) Manisa'nın bir ilçesi. Turgutlu;

XIII. yüzyılın sonları, Anadolu’daki uç boylarında yeni gelişmelere gebeydi. Moğol baskısıyla uçlara doğru Türkmen akını hızlanmış; artan nüfus buralardaki fetihleri daha da zorunlu hale getirmişti. Manisa ve Turgutlu yörelerinin Saruhanoğulları tarafından fethi, işte bu gelişmelerin sonuçlarından birisidir. Bu dönemde birçok Bizans şehir ve kasabası Türkmenlerin eline geçmişti. Sağlam surlara sahip bulunan ve sırf bu sebeple Türkmen hücumlarına karşı koyabilen birkaç şehir kalmıştı. Dönemin bir Bizans kaynağındaki ifade ile bunlar, Türk seli içinde adeta birer adacık halinde kalmışlardı ki, Manisa da bu tür şehirlerden biri idi. Manisa ve civarının Saruhan Bey tarafından 1303-1313 tarihleri arasında fethedildiği düşünülmektedir.

Her ne olursa olsun şurası bir gerçektir ki, çevredeki yerleşim yerlerine kıyasla en son ele geçirilen şehir Manisa’dır. Dolayısıyla Turgutlu’nun da içinde bulunduğu bölge, Manisa’dan önce Saruhanlılar hâkimiyetine girmiş, hatta Saruhan Bey’in Manisa’ya yönelik faaliyetleri bunun sonucu olarak gerçekleşmişti. Fakat fetih öncesinde Turgutlu’nun bulunduğu yerde bir yerleşim olup olmadığı halen net olarak bilinmemektedir. Burada Türk iskânı ile bir köy olarak ortaya çıkan yerleşim yeri, ilk başlarda Turutlu olarak anılmaya başlar.

Bu tabir bir köy olarak kurulan iskân biriminin ne şekilde ve nasıl oluşturulduğu, kimler tarafından meskûn hale getirildiği hakkında önemli bir ipucu vermektedir. Turudlu bir Türkmen cemaatinin adıdır ve dolayısıyla bu iskân birimini kuranlar da bu adı taşıyan Türkmenler olsa gerektir. Bunlar muhtemelen Saruhanoğulları döneminde bu bölgeye gelmiş olmalıdırlar. Ancak burada bu dönemden kalma herhangi bir eserin veya izin bulunmaması, öte yandan yayımlanan vakıf kayıtlarında buranın adının geçmemesi, bir iskân mahalli halinde kuruluşun biraz daha geç bir döneme doğru gerçekleşmiş olabileceğini düşündürmektedir. Osmanlı hâkimiyeti döneminde giderek büyümeye başlayan bu yerleşim yeri, verimli tarım arazileri ve konumunun ticaret hayatı açısından barındırdığı getiriler ile daha erken tarihlerden itibaren ekonomik bakımdan önemli bir gelire sahip olmuş ve hatta valide sultan haslarına dâhil edilmiştir.

Turgutlu XVI. yüzyılın başlarında Manisa’dan sonra Saruhan Sancağı’nın bu kesimindeki en büyük yerleşim yeri oldu. Saruhan sancağının Manisa kazası sınırları içinde bulunan Turgutlu, bahsi geçen dönemde Yengi/Yeni adı verilen bir nahiyenin köyleri arasında zikredilmekteydi. Nahiyenin adı yeni oluşturulmuş olduğunu göstermektedir. Yani hiç olmazsa bu nahiyenin bir idarî birim halinde Osmanlı döneminde kurulmuş bulunduğu söylenebilir. Büyük bir has ünitesi oluşturmak üzere tesis edildiği anlaşılan bu nahiyede, hatta bütün Manisa nahiyeleri içindeki köyler arasında en büyüğü Turgutlu olmasına rağmen, nahiyenin adının Turgutlu ismini taşımaması dikkat çekicidir. Zira bölgede Yengi adlı bir mahal yoktur. Yalnız Yengi Pazar veya Gökağaç denilen bir küçük yerleşme yerinin varlığına rastlanmaktadır. Burası nahiyenin pazar yeri olup muhtemelen Turgutlu’ya yakın bir mahalde bulunmaktaydı.

Bir iskân mahalli olarak Turgutlu hakkında ilk detaylı bilgilere, XVI. yüzyılın otuzlu yıllarına ait bir tahrir defterinde rastlanmaktadır. Bu defterdeki bilgilere göre, Turgutlu bir köy olarak, 1530’lu yıllarda 120 haneye yaklaşan yerleşik ve 100 hane kadar da Yörük olarak kayıtlı nüfusa sahipti. Bütün bu rakamlara göre, toplam nüfus 1200’e ulaşıyordu ki, bu rakam o günkü ölçüler içinde büyük sayılabilecek bir nüfusa işaret etmekteydi. Mesela, bu tarihte Manisa 7000 dolayında nüfusu barındırırken sonraki dönemlerde kazandığı öneme henüz sahip olmayan İzmir’in nüfusu ise 1100 civarında idi. Söz konusu tahrir defterinde buradaki mahalle birimleri kaydedilmemişti. Buna müteakip 1575 tarihli tahrir kayıtlarına göre, XVI. yüzyılın ikinci yarısının son çeyreğine doğru Turgutlu’nun oldukça büyüdüğü görülüyordu. Toplam nüfus bu son tarihte iki katına çıkmış, hatta biraz da geçmişti. Aradan geçen elli yıllık devrede Turgutlu’nun artık bir Yörük yerleşmesi karakterinden çıkıp bir kasaba hüviyetini kazandığı ve kasabaya has özellikler taşıdığı dikkati çekmektedir. Zira Turgutlu ile alakalı olarak 1530’lara ait bir vakıf defterinde bir tekke ve zaviye dışında herhangi bir vakıf kaydı mevcut değildir. Buna karşılık 1575’deki vakıf defterinde, tarihi eserlere ve bunlara ait bir takım vakıflara rastlanmaktadır.

XVII. yüzyılın başlarına kadar Turgutlu resmi kayıtlarda “köy” olarak zikredilmekteydi. Bu döneme kadar büyük ihtimalle tamamen Türk nüfusun yerleşimiyle oluşan Turgutlu’da halkın büyük bir kısmı çiftçilik ile uğraşıyordu. Burası öteden beri has ünitesine bağlı bulunduğu için farklı bir zirai işletme ile idare edilmekteydi. III. Mehmed devrinde gelirleri valide sultanların haslarına katılan Turgutlu, bu sıralarda Celali isyanları ile sarsılmış, hatta etrafına sur inşa edilmişse de, bu sarsıntı geçici bir devreyi oluşturmuştur. 1610 tarihindeki bir karar Turgutlu açısından bir dönüm noktası olur. Bu tarihte Turgutlu’da pazar kurma kararı alınarak alt bölgesinin belirlenmesi temin edildiği gibi, Manisa’nın ekonomik baskısı da bir bakıma dengelenmiştir. Hem etrafının korunaklı bulunması, hem de pazar oluşturulması, Turgutlu’nun bir “Kasaba” haline gelişinin ve bunun resmiyete geçişinin başlangıcını oluşturur.

İç Anadolu’yu Manisa ve İzmir’e bağlayan, İzmir’in Avrupa ticaretine açık bir merkez oluşu ile daha da önem kazanan bir yol üzerindeki Turgutlu artık “Kasaba” olarak anılmaya başlanmıştı ve “Turudlu” adı unutularak Turgutlu’ya dönüşürken “Kasaba” lafzı da halk arasında yerleşmişti. Yengi nahiyesi adı ise resmi vesikalarda “Turgutlu Nahiyesi” halinde yenilenmiştir. 1660 tarihli bir defterde nahiye olarak adı geçen Turgutlu’da bu sıralarda 1175 hane bulunmaktaydı. Bu da yaklaşık 5000-6000 kişilik bir nüfusa işaret etmektedir. Ayrıca kasabanın bu gelişmesi Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde de geçmektedir. Sonuç olarak denilebilir ki, bir Yörük yerleşmesi olarak kurulan Turgutlu, XVI-XVII. asır boyunca gelişmesini sürdüren bir şehir-kasaba özelliği kazanmış olup ayrıca Orta ve Batı Anadolu Bölgesinde Osmanlı döneminde gelişen küçük kır yerleşmelerinin tipik örneklerinden biri olma vasfına sahiptir.

Hızla gelişen bu şehir zaman içerisinde yalnızca Müslüman Türklerin değil; aynı zamanda Yahudiler, Ermeniler ve Rumların da bulunduğu bölge için büyükçe bir merkez haline gelmiş ve ortak çıkarların muhafaza edildiği bu birliktelik Mondros Mütarekesi sonrasındaki Yunan işgali günlerine kadar devam etmiştir.

Batı Anadolu Bölgesinin, özellikle de İzmir ve yakın çevresinin tarihiyle ilgili araştırmalarda da görülebileceği gibi Kasaba, eskiden beri önemli, güzel ve kalabalık bir ziraat, ticaret ve sanayi beldesi olmuştur. Bu özellikleri ile çok farklı coğrafyalardan insanları kendisine çekmiş, onlara rahat ve huzurlu bir hayat sunmuştur. Ne yazık ki, bu huzur ve güzellik, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Yunan işgalcilerinin ve destekçileri olan yerli Rumların gerçekleştirdikleri ile büyük darbe almıştır.

İzmir’in işgalinin hemen ardından 29 Mayıs 1919’da başlayan Turgutlu’nun işgal günleri, 7 Eylül 1922 tarihine kadar üç yıldan fazla sürmüştür ve düşman kuvvetleri buradan çekilirken bu şehri neredeyse tamamen yakmışlardır. Bu süreçte binlerce Turgutlulu şehit olmuş; nüfusun kalan kısmı ise büyük ölçüde dağılmıştır. Tüm bunlara rağmen Turgutlu, kurtuluştan sonra kısa bir zaman içerisinde tam anlamıyla küllerinden doğarak çalışkan insanlarının gayretleriyle bugün yeniden bölgenin en önemli yerleşim alanlarından birisi durumuna gelmiştir.